Padişah II.Ahmet döneminde Erzurum korkunç bir sel felaketine uğrar.
Sadrazam padişahın huzuruna çıkar ve olayı haber verir. Allah sizi
korusun hünkarım bir acı haber vereceğim. Erzurum şiddetli bir sel
felaketine uğradı, şehir çok zarar gördü, çok sayıda insan ve hayvan can
verdi. Padişah şöyle konuşur: -Cenab-ı Hak Kayserili kullarımı bu gibi
felaketlerden korusun. Aradan bir süre geçtikten sonra acı bir haberi daha
padişaha verir: -Devletlüm bugün Üsküp şehri yangınla mücadele verdi.
Şehrin yarısı yandı, zarar çok fazla. Padişah yine üzgün bir tavırla şöyle
konuştur: -Üsküplü kullarımın kederini canı gönülden paylaşıyorum. Allah
Kayserili kullarımı bu gibi felaketlerden korusun. Her felaket haberinden
sonra padişahın Kayserili kullarını koruması veziri-azamı hayrete düşürür,
sonunda dayanamaz ve sorar. Padişah, vezirine şu açıklamayı yapar:
-Erzurum sel felaketine uğrayabilir ama bunun etkisi geçince halk yerli
yerine döner, eski hayatını yaşamaya başlar. Her vilayet için aynı şeyi
düşünebiliriz ama Allah göstermesin Kayseri’de bir felaket ortaya çıkarsa
Kayserililer yurda dağılır ve tüm halkın işlerini ellerinden alırlar. İşte asıl
felaket o zaman olur, der.
|